Ekonomi

‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda

“Öyle görünüyor ki Merkez Bankası, ihracatçılardan gelen “kur artışını hızlandırın” talebine, kuru tutma çabasından vazgeçmeden, aynı zamanda finansal mühendislikle para basarak ihracatçılara prim ödeyecek. Yani “dolambaçlı katlı kur” uygulayarak.”

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu Türkiye İhracatçılar Merkezi’ni (TİM) ziyaret ederek TİM Başkanı Mustafa Gültepe ile görüştü. Toplantı sonrasında ikili açıklama yaparken Gültepe’den ilginç bir açıklama geldi. Gültepe, Şahap Kavcıoğlu’na yöneltilen bir soruya araya girerek yanıt verdi.

Soru ihracatçıların kazandıkları “dövizin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na yatırma zorunluluğu” diye gelince, Kavcıoğlu böyle bir zorunluluğun olmadığını ihracatın 254 milyar dolara geldiğini ve zaten ihracatçıların bir kısmını bozdurduğunu, bankalar yerine Merkez’e bozdurduğunu anlatırken, TİM Başkanı Gültepe araya giriyor ve “bilgi kirliliği olduğunu” vurgulayıp “biz yüzde 40 bozmak istediğimiz zaman Merkez Bankası’na bozduruyoruz. Yoksa para dışarıdan geldiği zaman ille de Merkez Bankası bize boz demiyor, bozduğunuz zaman yüzde 40’ını bana boz diyorsun, biz de oraya bozuyoruz. Yoksa zorunluluk falan yok” diyordu.

(Aşağıdaki kayıtta timecode: 07.45)

Kavcıoğlu’nun başta muhabire dönerek düzeltmesi doğru; şirketlerin “yatırma” zorunluluğu yok. Ama biz yazalım: Merkez Bankası’na dövizlerin yüzde 40’ını bankalar aracılığı ile satma zorunlulukları var. TİM Başkanı Gültepe de bahsettiği bilgi kirliliğini kendi yaratmış; söylediği yanlış, zorunluluk var. Hem ihracatçı olup hem de ihracatçıların meslek birliğinin başına geçerek bu tabloyu sergilemesine şaşmamak mümkün değil. Sahi bu yanlış bilgi setiyle karşısına çıkıp Merkez Bankası Başkanı’ndan ne istemiş olabilirler? Bir de basın mensuplarına açıklama yapıyor ki “zorunluluk yok” diye.

İşin ilginç tarafı Kavcıoğlu da düzeltmiyor.

Bakın Merkez Bankası’nın İhracat Genelgesi ne diyor? İhracatçı ihracat bedellerini zorunlu olarak bu dövizleri Merkez Bankası’na satılmak üzere bankalara satıyor. Bankalar aracılık yapıyor. “Bozduğunuz zaman” diye bir ihracatçının keyfine bırakılan bir seçenek yok. Özeti şu, ihracat bedellerinin yüzde 40’ını sen bankaya satacaksın, aynı gün de banka bana satacak” diyor.

Ne zaman çıkmış? 15 Nisan 2022 günü çıkmış ve 18 Nisan 2022’den bu yana uygulanıyor. Bilgi kirliliği de yok.

Yıllardır ihracatçıların birlikleri değişmedi; “faiz düşsün, kur yükselsin”. Yüzyüze kaldıkları sorunların nedeniyle değil sonuçlarıyla ilgileniyorlar. Sonuçtan da kestirme çözüm talep ediyorlar.

Türk lirasının sert biçimde düştüğü bir süreçte ardından maliyetlerinin patlaması bir tarafa, devamında hükümetin bu yıkımın daha da ilerlemesini durdurmak için KKM ilan etmesi, bunun da yetmemesi ve kuru günlük-anlık döviz satışlarıyla kontrol etme çabası bir tarafta.

Tüm bunlar “faizi düşürün” korosunun talebinin siyasi karşılık bulmasıyla oldu. Şimdi kuru tuttuğu için “yandık bittik” korosu başladı.

Pandemi sonrası gayet normal olan “ihracat parlaması” sanıldı ki; bu uydurma ekonomi politikasının ortaya çıkan “başarılı bir meyvesi”.

Oysa pandemi süresinde ertelenen talebin, açılma ile birlikte pazarlara sipariş olarak yağması, aynı zamanda Çin’deki karantina koşulları ile deniz taşımacılığında konteyner fiyatlarının astronomik seviyelere patlaması “orta nokta” ülkelere gelen siparişlerin yükselmesini getirmişti.

Maliyet şoku ihracatçıların işletmelerini vurmaya başlayınca, konteyner fiyatları düşerek eski seviyesine yaklaşınca, emtia fiyatları gerileyince, kur neredeyse ‘sıkı yönetim’ altında tutulunca, ihracatçılar korosu Merkez Bankası’nın kapısında eski türküyü söylemeye başladılar.

Yüzde 40’la ilgilenmedikleri belli; bunun bir zorunluluk olduğunu bile ‘bilgi kirliliği’ olarak tanımlayacak kadar uzaklaşmışlar.

Tüm bu yana yakıla yapılan taleplerin altında muhtemelen ‘biz bir şey verin’ talebi olmalı.

Aydınlık Ekonomi Müdürü Recep Erçin şöyle yazıyordu:

“Görüşme sonrası yaptığı açıklamada Başkan Kavcıoğlu, sektörlerden gelen talepleri değerlendirdiklerini de ifade etti. O taleplerden birinin de döviz kurları cephesinde olduğunu dünkü haberimizde TİM kulislerine dayanarak kaleme almıştık. Dünkü görüşmeden sonra da ihracatçı kulislerine kulak kabarttık. Öğrendiğimize göre ihracatçıların döviz kurlarına yönelik taleplerine kur korumalı mevduat yoluyla cevap verilebileceği ifade edildi. Henüz detayları netleşmeyen uygulamaya yönelik günlerdir çalışma yapıldığı, nihayete erdirildiğinde uygun görülürse ihracatçıya ilave nemalandırma sağlayacak bir mekanizmanın devreye alınabileceğini öğrendik.”

(Altını ben çizdim)

Öyle görünüyor ki Merkez Bankası, ihracatçılardan gelen “kur artışını hızlandırın” talebine, kuru tutma çabasından vazgeçmeden, aynı zamanda finansal mühendislikle para basarak ihracatçılara prim ödeyecek. Yani “dolambaçlı katlı kur” uygulayarak.”

Her bakımdan “yan yolların” kitabı yazılıyor.

Bugün Merkez Bankası’nı yönetenlerin (merkez bankacılar diyemeyeceğim maalesef) bakışı şöyle; seçime kadar kuru tutmak, olabildiğince de ülkeye giren dövizi Merkez Bankası’na hapsetmek. Bunu da dövizi kontrol altında tutabilmek için satmak. Tüm mekanizmalar böyle çalışıyor. Bu politikaları uygulayanlar da farkında ki; uydurma politikanın bu günübirlik çevrilen çarkı durduğunda altında kalacaklar.

Önce 2019’dan bu yana Merkez Bankası’nın tüm döviz varlıklarını boşaltıp, nette 50-60 milyar dolarlık açık pozisyona getirenler, bugün bankaların ellerinde ne varsa Merkez Bankası’nda toplama peşinde.

Şirketler kesiminde de ağır bir ‘sıkı yönetim’ uygulanıyor; ihracat dövizlerinin yüzde 40’ı zorunlu olarak Merkez Bankası’na satılıyor. Eğer ihracatçı sattığı bu dövizleri geri almak isterse bankalar üzerinden baskı uygulanıyor; “bugün almasın”, “yarın alsın”, “öğleden sonra şirketlere döviz satmayın”. İhracatçının banka hesaplarına gelen tüm dövizlerini online izleyerek “getirip satsın” demeler, yurtdışına transferlerde çıkış serbest olmasına karşın bildirim konusunda bankaları ve müşterilerini caydırıcı uygulamalara gitmeler (para transferinde eksik bilgi ve belge raporlayan bankalardan ödemenin yüzde 5’i kadar ceza uygulanması). Bir süredir kimse Türkiye’de sermaye kontrolü ihtimaliden bahsetmiyor; zira örtülü biçimde uygulandığına dair kimsenin şüphesi kalmadı.

En son yapılan da şu; bankalar eğer yurtdışı muhabirlerinde tuttuğu dövizleri getirip Merkez Bankası’ndaki serbest döviz hesaplarına koyarlarsa Merkez Bankası’nca yüzde 4.5 faiz ödenecek, bu da TL olarak hesaplarına geçecekmiş. Bu gerçekten de şahane; Fed ABD’de enflasyona karşı yüzde 4.5 faiz öderken, Türkiye’de enflasyonu patlatmış bir merkez bankası yüzde 4.5 faiz ödeyerek Fed’e destek olmaya başlıyor, ama kendi parasının faizini yüzde 9’da tutuyor.

Dönelim ihracatçılara verilecek muhtemel ‘havuç’a.

Muhtemeldir ki ihracatçılara şu teklif edilecek; yüzde 40’ı getirip bozdurup KKM hesabı açanlara daha yüksek bir döviz alış kuru uygulaması. Benimki sadece bir tahmin, bilgiye dayanmıyor.

Hem ihracatçının dövizini bozdurduktan sonra yeniden döviz almasını en az 3 ay boyunca engellemiş olacak, hem de ihracatçıya talep ettiği yüksek kuru vermiş olacak.

KKM uygulaması ile ödediği kur farkının ne kadar olduğunu, yani bu yolda ne kadar para bastığını açıklamayan bir merkez bankasının bu yola girmesi olasılığı hiç de az değil.

Sapılmamış bir de katlı kur uygulaması kalmıştı. Bu da muhtemeldir.