Ekonomi

Hükümetin 2024 tablosu ne sunuyor?

Mayıs seçimleri sonrasında oluşturulan yeni ekonomi yönetimi bugün 2024-2026’yı içeren 3 yıllık Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.

OVP’ye girmeden, Ankara’daki fotoğrafı netleştirelim.

Ekonomi yönetimi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten oluşan üst çatıdan yürütülüyor.

Önceki yönetimlerden farklı olarak, Cevdet Yılmaz ekonomi yönetiminnin ve ekonomi politikalarının siyasi ayağında kamuoyu önünde. Taraflarla toplantı, sunumlar, ziyaretler Cevdet Yılmaz tarafından yapılırken, Mehmet Şimşek ise tam bir teknokrat rolünde. Bu rolü de kendisinin tercih ettiğini düşünüyorum.

Mutfakta çalışmayı, şartlar gerektirdiğinde kamuoyu önüne çıkmayı, toplantılarda ‘bayrak göstermeyi’ tercih ediyor.

Öyle görünüyor ki yatırımcılarla, teknik ekiple çalışarak, ekonomi politikasını an ve an izleyerek zaman geçiriyor.

Bir taraftan da siyasi olarak vitrine çıkarak boşa çıkacak bir çabanın siyasi sahipliğini de üstlenmek istemiyor olmalı. Zira her an ters yüz edebilecek bir üst irade var.

Doğrusu bu hali bile bize seçime kadar ekonomide ekonomide nasıl bir enkaz yaratıldığını, yumak haline getirilen uygulamaların çözülmesinin ne kadar zor olduğunu anlatıyor.

Mehmet Şimşek göreve başladığında işe önce Merkez Bankası’na yeni bir başkan bularak başlamış, ardından bankada Para Politikası Kurulu üyelerinin büyük bölümünü evlerine göndermiş, yerlerine piyasalarda itibar gören isimleri getirmişti.

Para politikasındaki sıkılaşma beklenenden yavaş olurken, gerçekçi biçimde sergilenen tablo ‘siyasi engelin’ ve seçimin olduğu idi.

Bu sürede ise KKM gibi absürt bir mekanizmayı geri çevirmek ve eritmek üzerine kafa yoruluyordu. “Battı balık yan gider” mottosuyla Hazine’nin KKM kur yükümlülüğünün Merkez Bankası’na devredilmesiyle, yani parasallaştırılmasıyla işe başlandı. Bu defa bankalara Mevduat hesaplarının TL’ye ağırlıklandırılması zorlaması KKM hesapları için yapılmaya başlandı. KKM’den TL mevduata geçiş için zorlayıcı düzenleme yapıldı.

İlk veriler, KKM sahiplerinin döviz hesaplarına döndüğünü gösteriyor.

Öyle ya, TL mevduat faizi hala Merkez Bankası’nın beklediği enflasyon tahmininin bile üçte birinden biraz fazla.

Enkaza memur edilmek

Mehmet Şimşek göreve başladığından bu yana tam bir çeyrek yıl geçti. Demirel’in sevdiği siyasi takvimleme ile bakılırsa “ilk 100 günü” içindeki uğraşısı, halı altında saklanan enkazı günyüzüne çıkarmak ve temizlemeye başlamak idi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘nevi şahsına münhasır’ politika inanışının Nebati-Kavcıoğlu eliyle hayata geçirilen ve halı altında saklanan tüm enkazının üstü Mehmet Şimşek tarafından açılınca fatura halka çıktı. Hükümet yandaşı medyada bile rahatsızlık yarattı. Sanki sorumlusu Şimşekmiş gibi.

Ne dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan OVP toplantısında, “KKM görevini yerine getirdi”. Evet tam da bu. Ekonomi politikasında yaratılan yangını “sönmüş gibi gösteren” bir araç oldu KKM. Seçim kazanıldı, görevini yerine getirdi. Buyurun enflasyonu, alıp ne yaparsanız yapın.

Bugün açıklanan OVP ile de 2024-2026 yıllarına dair ekonomi politikasının omurgası ortaya çıktı.

Önce verileri sıralayalım:

2024’te yüzde 4 büyüme öngörülüyor. Burada önceki yıla (2023) göre sadece 0.40’lık bir düşüş görünse de hane halkı tüketimin oldukça yavaşlayacağı varsayılmış.

Bu üstteki tabloda büyümenin kaynakları yer alıyor.

2023’te yurtiçi nihai talep yüzde 9.2 büyürken, 2024 tahmini yüzde 3.6. Bunun kaynağı da özel tüketimin yüzde 3.5’e gerilemesi.

Parasal sıkılaşmanın zımni patikası

Belli ki hem mali hem de parasal sıkılaşma öngörülüyor.

Hem ekonomi yönetiminin anlatımları hem de OVP tahminleri, zımni bir takvimleme ile sıkılaşma vaat eden bir tablo sunuyor.

Bu da seçime kadar ılımlı bir sıkılaşma, seçim sonrasında ise gerektiği kadar sıkılaşma.

Bütçe tablosu ise deprem harcamaları verisini de içeriyor.

Sadece deprem harcamaları hariç harcamaları içeren bütçe açığını yüzde 3.9 hesaplıyorum. Bu ise kağıt üstünde niyet ne olursa olsun 2023 mayıs seçimleri öncesinde yerine getirilen vaatler ile 2024 Mart yerel seçimlerine doğru ‘açılacak kesenin’ potansiyel gideri dikkate alınırsa pek gerçekçi değil.

OVP’nin parametrelerinde önceki yıllarda olduğu gibi absürd ya da “olsa olsa” türünden pek bir tuhaflık göremedim.

Kur varsayımları görece yüksek, enflasyon tahminleri ile uyumlu görünmese de zımni bir ana senaryoya dayanıyor olmalı.

2024 yılında ortalama kur artışı yüzde 54 tahmin edilirken, yılsonu enflasyonu yüzde 33 tahmin ediliyor. Biri ortalama kur, diğeri yılsonu enflasyonu.

Bu da yine bir “varsayım” olarak, bize yerel seçim takvimine bağlı olarak ilk çeyrek ve ikinci çeyrekte parasal sıkılaştırmanın yetersiz kalması ve kurun yüksek seyretmesi sonrasında ise sıkılaştırma dozunun artmasıyla kurun gerilemesi ve enflasyonun gerilemesi biçiminde zımni olarak çizilmiş görünüyor. En azından öyle okumamız isteniyor olmalı. Nasıl bir patika çizildiği yine de belli değil.

Edit (7.9.2023): Bu nasıl olabilir diye baktım. Şöyle bir senaryoda, olabiliyor:

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti OVP konuşmasında? “Sıkı para politikasının da desteğiyle enflasyonu yeniden tek haneye düşürecek, cari işlemler dengesini iyileştireceğiz”.

Peki bunu sağlayacak ödemeler dengesi tablosu var mı?

Cari açığın 34.7 milyar dolara, yani GSYH’nın yüzde 3.1’ine gerileten bir varsayım yapılmış. Biraz dış ticaret açığı iyileşiyor, biraz turizm gelirleri artıyor.

Belirgin bir iyileşmenin OVP ile sunulan senaryoda konmaması, OVP’ye “gerçekçilik” görünümü vermesi açısından tutarlı. Altın ithalatının ne olacağı tamamen para politikasına ve bekleyişlerin toparlanmasına bağlı.

2024’teki yüzde 33’e düşen enflasyon görünümü, bu değişkenlerin seyrine bağlı; bunlar da para ve maliye politikasının rotası ve hızına.

Bütçe açığı ve finansmanı muğlak

OVP’nin en yumuşak karnı, bütçe açığının finansmanı.

2024’te bütçe finansmanı için 2 trilyon 651 milyar borçlanma gerekiyor. Bunun bir kısmı tabii ki dış borçlanma ile olacak. Ancak içeriden yapılacak borçlanmada “rasyonel sulara” girmeden nasıl yapılacak merak ediyorum.

Her ay ortalama 220 milyar TL borçlanma gerekiyor. 2023’te Temmuz itibariyle son 12 aylık sürede aylık borçlanma ortalamasının 55 milyar TL olduğunu not ederek soralım; negatif reel faizlerle borç vermeye kimin iştahı olur?

Sonuç olarak, hükümetin çizdiği bir OVP var; buna göre bize gösterdiği yol haritasında seçim sonrasında ‘rotaya gireceğiz’ diyor. En azından çizdiği bu tabloyu böyle okumamızı söylüyor. Bu yolu takip edip etmeyeceği, yoldaki seyirde sürücü değiştirip değiştirmeyeceğini bilemiyoruz.

Türkiye’de ekonomik sorunların temelinde siyasi irade yatıyor. Siyaset normalleşmeden ekonomik normalleşme mümkün değil. Bu yüzden, ekonomideki OVP gibi politik metinlerin alt yapısında da bu bıçaksırtı duruş var.

Uğur Gürses