Yaşam

Bir Ankara bağları hikayesi

Bu hepimizin içinde yaşadığı bir Ankara bağları hikâyesidir…

2018’in sonlarına doğruydu. Birkaç ay içinde iki ayrı gezide, birbirinden bağımsız ve plansız biçimde Ankaralı iki aile ile karşılaştım.

Biri Alaşehir’de Pendore bağlarında, diğeri Sagalassos’ta.

Aslında bir enişte-kayınbirader hikâyesi, anlamak için peşine düştüğüm bu hikâyenin içinde bir de Sevda var.

Bağ gezisinde, içinde bulunduğum grupla Oenotrian Şarap Kulübü’nü ağırlayan Kavaklıdere Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Başman ile kızları Cevza ve Aslı ile; gelir eşitsizliği konusunda Sagalassos’ta İTÜ Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin  (İTÜESAM) Globalleşmenin Gölgesinde Eşitsizlikler başlıklı çalıştayda yeniden karşılaştığımız sevgili Doç. İnsan Tunalı ile.

Her ikisinin de ortak bir noktası vardı: Ankara’da Kavaklıdere, Tunalı Hilmi ve Kavaklıdere Şarapları.

Gelin “filmi” geriye saralım…

Ankara, Kavaklıdere…Tunalı Hilmi Caddesi.

Buradan yolu geçen o kadar çoktur ki.

“Ankara Ankara güzel Ankara; seni görmek ister her bahtı kara…”

Cumhuriyet sonrası Anadolu’dan buraya iş bulmaya, okumaya, şifa bulmaya gelen milyonlar olmuştur; hala bu akım devam eder. Ankara birkaç milyonluk bir metropol artık.

Her gelenin önemli bir bölümünün yolu o meşhur semtten, caddeden geçmiştir.

Çoğumuz yaşadığımız anın ipuçlarını birleştirmiyoruz; sonradan geriye dönüp bakınca okuduklarımız, yaşadıklarımız bütün fotoğrafı seriyor önümüze.

Kent kültürü, sokakları ve insanları ile onların hikayesi ile oluşuyor. Hepsi kendi hikayemizin bir parçası oluyor.  

Bir yüzü Tunalı Hilmi Caddesi’ne bakan Kuğulupark’ın diğer yüzü Atatürk Bulvarı’na bakan tarafında İsviçre esintili ama bir açıdan Cumhuriyet’in yeni yüzü bir Ankara evi vardır; geçmişte önünde otobüs duraklarının olduğu yerde, kavşakta.

Kaynak: Google Map

Üniversite yıllarımızda burada Metin And’ın oturduğu söylenirdi. Hepsi o kadar. Metin And, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde öğretim üyesi idi. Tiyatro, kültür ve sanat tarihi alanında çalışan, yazan biriydi. 2008’de 81 yaşında aramızdan ayrıldı.

Bu evi yaptıran, yani bu evin asıl sahipleri Sevda ve Cenap And’dır.

Faruk Şüyun evin 1955’te yaptırıldığını yazıyor. Evin mimarı ise Anıtkabir’in de mimarlarından olan Emin Onat.

Yıllardır Ankara’ya sanat alanında düzenli olarak “ışık yakan” Sevda-Cenap And Müzik Festivali de hikayemize katılsın.

Sevda ve Cenap And, Metin And’ın anne-babası.

Sevda And ise Tunalı Hilmi Bey’in kızı. Yani bugünkü caddede ismi olan Tunalı Hilmi’nin.

Tunalı Hilmi Bey bir İttihad Terakkici, Jön Türk hareketinin önde gelen isimlerinden. Yıllarca Abdülhamit istibdadına karşı yayınlar yapıp, örgütlenme peşinden koşmuş. Ailesi büyük baskılar altında kalmış, kimi yaşamını kaybetmiş. Kardeşi Fehmi de benzer biçimde. (Fehmi Bey ismine döneceğiz yeniden)

Tunalı Hilmi Bey, Abdülhamit tahttan ayrıldıktan sonra birçok ilçede kaymakamlık yapmış, sonra 1. Meclis’te milletvekili olmuş.

Tunalı Hilmi’nin henüz ortada bir gelişme yokken Meclis’te kadın haklarının ilk savunucularından biri olduğu kayıtlara girmiş.

Kadınların 1930 yılında kabul edilen Belediye Kanunu ile belediye üyesi seçme ve seçilme hakkını alması, 5 Aralık 1934’te çıkarılan bir kanunla da milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmasından çok önce, 1923’te Meclis’teki kanun müzakerelerinde kadın haklarını savunan iki milletvekilinden biri Tunalı Hilmi Bey’dir.

Emine Aslı Öztürk’ün yüksek lisans tezi olan “Tunalı Hilmi Bey’in 1. TBMM’deki Yasal Faaliyetleri” başlıklı çalışmadan satırlar;

Tunalı Hilmi Bey durmaz; ısrarlıdır.

Tunalı Hilmi’nin hikayesi sonraki kuşakla devam ediyor; hikâyenin devamını Kavaklıdere Şaraplarının web sitesindeki tarihçeden öğreniyoruz.

Tunalı Hilmi Bey İsviçre’de bulunduğu sırada Cenevreli tanınmış bir ailenin kızı ile evlenir, iki çocuğu olur: İnsan ve Sevda.

Tunalı Hilmi Bey, Kızı Sevda, Oğlu İnsan ile birlikte (Kaynak: Okuma Notu 2)

İnsan Tunalı Nerime Hanım ile evlenir. Sevda Tunalı ise İsviçre’de tanıştığı Cenap And ile.

Her ikisinin de evliliklerinde çocukları olmaz. Her ikisi de yakın akrabalarından yaşça uygun gençleri evlat edinirler.

Bu çocuksuz iki aile neden evlat edinirler?

Yanıt şurada: İki kardeş, İnsan Tunalı ve Sevda And, Cenap And’la birlikte 1929’da şarap üretimine atılırlar. Bunun da kuşaklar boyu yürütülecek bir iş olduğunu düşünerek, gelecek planlarını evlat edinerek sürdürülebilir kılma fikrindedirler.   

İnsan Tunalı-Nerime Tunalı çifti, Tunalı Hilmi Bey’in kardeşi Fehmi’nin oğlu Uğurlu Tunalı’yı, Sevda-Cenap And ise Cenap And’ın bir yakınını (anneannesinin ablasının torunu) Metin Çavdar‘ı evlat edinir.

Metin de Cenap And’ın kütüğüne girdikten sonra soyadını alır: Metin And olur.

Uğurlu Tunalı (Foto: T24/Mehmet Yalçın) Metin And (Kaynak: Yapı Kredi Yayınları)

Tunalı Hilmi Bey’in kızı Sevda’nın evlendiği Cenap And İş Bankası’nda çalışıyordur; “yüksek öğrenimi için Avusturya’da kaldığı dönemde, şarap kültürüyle iç içe yaşadığı için, şarapçılıktan iyi anlar. Hayalleri Ankara’ya yerleşip, üzüm bağları yetiştirmek ve şarapçılığa başlamaktır.”

İşte burada yeni bir hikâyenin ortasına düşüyoruz.

Şarapçılık yapmak için gereken bağ ise Tunalı Hilmi Bey’in önceden satın aldığı yerdir.

Bağ, Tunalı Hilmi Bey’in Ankara’da bulunduğu yıllarda şehrin kuzey kısımlarının (Kavaklıdere) şenlendirilmesini isteyen Atatürk’ün önerisiyle aldığı, bugünkü Karum Çarşısı ile Sheraton Oteli’nin bulunduğu arazidir. Şarap fabrikası da bu araziye kurulur. Önünden geçen caddeye de Tunalı Hilmi denilmesinin nedeni budur.

Cenap And, Sevda And ve bir arkadaşları (Kaynak: Okuma Notu 2)

O arada, İnsan Tunalı da Dışişleri’nde göreve başlıyor. Merkezde ve yurtdışında görevlerde bulunuyor.

Şarapçılığa girişmelerine ,1929 yılında tesadüfen karşılaştıkları, Ziraat Bankası inşaatında kalfa olarak çalışan, inşaa halindeki bankanın bodrumunda, kendi gereksinimini gidermek üzere, çarşıdan satın aldığı bölge üzümlerinden, Macaristan’daki köyünde gördüğü yöntemlerle şarap üreten Balaj usta çok yardımcı oluyor. Bu beklenmedik karşılaşma ile ilk Kavaklıdere şarapları üretimi başlamış oldu.

Çünkü o sıralar, Cumhuriyetin ilk yılları; Ankara’da yeni kamu binalarının inşaatı vardır. Bu inşaatlarda da Macar ve Alman işçiler çalıştırılmaktadır.

İşte bugünün Kavaklıdere Şarapları’nın kuruluşu böyle başlar.

1929’da iptidai koşullarda 50 bin litre kapasiteyle başlayıp, 28 bin litre üretim yapan Kavaklıdere o yılı 1500 lira zarar eder. (Bugün 19.5 milyon litre üretiliyor)

Ne mi üretirler? Kalecik Karası tabii ki. 1932’de Gençlik Parkı’nın olduğu yerde açılan sergiye Atatürk de gelir; şarabın tadına baktıktan sonra, gazetecilere dönüp, ‘Hakiki şarap Kavaklıdere’dir. “Yarın hepiniz Atatürk Kavaklıdere şarabını beğendi” diye yazın’ der. Sonrası tahmin edilebileceği gibi izdihamla yok satmak.

Sevda ve Cenap And şaraphaneyi büyütmek için kolları sıvarlar; Sevda Hanım’ın Dışişleri’ndeki çalışan kardeşi İnsan Tunalı da işini bırakıp şirkete katılır. Bir süre sonra, İnsan Tunalı’nın evlat edindiği kuzeni Uğurlu Tunalı da katılır. Uğurlu Tunalı 1943’te işe başlar, hedefli olarak okuduğu Ziraat Fakültesini 1949’da bitirir.

Tunalı Hilmi Bey’in öz yeğeni olarak zaten ailenin bir üyesi olan 1924 doğumlu Uğurlu Tunalı, kuzeninin kütüğüne geçerken bile, bugünün jargonu ile ‘kariyer planlaması’ çerçevesinde evlat edinilmiştir. Öyle ki; Mehmet Yalçın’ın kendisinden aktardığına göre40’lı yıllarda savaş çıkınca Almanya’da şarapçılık okuma hayalini unutmak zorunda kalmış ve Ankara Ziraat Fakültesi’ni bitirmişti. Genç yaşta Kavaklıdere’nin yönetiminde sorumluluk alınca da ağır vasıta ehliyeti alıp altına bir kamyon istemişti”.

Uğurlu Tunalı’nın, Mehmet Yalçın’a, “Köylünün tesise üzüm getirmesi, büyük eziyetti. Çubuk’tan küfelerle kağnılara yüklenen üzümler, gacır-gucur bir haftada ancak gelirdi. Ben kamyona atlayıp üzümü köylerden getirmeye başladım. Çubuk’u yoluna koyduktan sonra da Kalecik’e uzandım. Kalecik Karası’nı da ben gittim buldum. Bugün Kalecik Karası, Öküzgözü, Boğazkere şarapları varsa, kusura bakmayın ama benim sayemde…” biçimindeki sözleri kayda değer.

1953’te İnsan Tunalı beyin kanamasından vefat eder. Bir süre sonra da 1958’de Sevda And freni patlayan bir aracın altında kalarak yaşamını kaybeder.

Şirkette işler yavaşlar. Eşini kaybeden Cenap And sağlık sorunları yaşar. Tedavisi için ilginç biçimde Batıyı değil, Sovyetler Birliği’ni tercih eder. Uzun bir süre yalnız kalır; kaybettiği eşinin anısına “Sevda ve Cenap And Müzik Tesisi”ni kurar ve Kavaklıdere Şarapları’nın gelirinden buraya pay aktarılmasını sağlar.

Evlat edindikleri Metin And ise başka bir yolda, sanata eğilimlidir; akademik kariyeri tercih eder.  Şirket, Cenap And ile İnsan Tunalı’nın varisi oğlu Uğurlu Tunalı tarafından yönetilir.

Uğurlu Tunalı ise erkek çocuğuna babasının adını, İnsan adını vermiştir; bugün Koç Üniversitesi’nden emekli ve halen Boğaziçi Üniversitesi’nde dersler veren, çalışma ekonomisi alanında değerli çalışmaları olan öğretim üyesi Doç. Dr. İnsan Tunalı.

Tunalı Hilmi Bey’in kardeşi Fehmi Bey (Uğurlu Tunalı’nın öz babası), baskıdan kurtulmak için kaçtığı Bulgaristan’da askere alınmamak ve ailesine destek olabilmek için Amerika’ya gider. New York-Chicago demiryolu inşaatında çalışır bir süre. Meşrutiyetin ilanı sonrası İstanbul’a döner. Zeytinburnu’nda bir fabrikada işçi olarak çalışır. Sonra Ankara’ya gider, MKE askeri fabrikasında işe girer ve oradan emekli olur.

Tekrar dönelim hikayemize.

Cenap Bey 1968’de, ilk Demokrat Parti hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığı yapan Avni Başman’ın kızı, Ayşe Cevza Başman ile evlenir. Cevza Hanım, Cenap Bey’in kurduğu tesisi “Sevda-Cenap And Müzik Vakfı”na dönüştürür.

Cenap Bey 1982’de vefat eder.

Kavaklıdere Şarapları’ndaki hisseleri Cevza Hanım’a kalır. Ancak işleri Uğurlu Tunalı yürütmektedir.

Cenap And’ın vefatından bir süre sonra Cevza And, şirket yönetimine Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nda danışmanlık yapan kardeşi Mehmet Başman’ı da yönetime dahil eder; Bugün şirketin yönetim kurulu başkanı Ali Başman ve Murat Başman’ın babası.

Şirket finansal zorlukları aşmak için, zaman içinde kentin merkezinde kalan ve değerlenen bağ alanlarını (bugünkü Sheraton, Karum) satıp, Akyurt’taki araziyi satın alarak yeni bir yola girer. Uğurlu Tunalı yönetimden ayrılarak İstanbul’a taşınır. Şirket Mehmet Başman yönetiminde büyüyerek bugüne gelir.

Mehmet Başman vefat ettiği 2016’ya kadar oğulları ile şirketi yönetir.

İstanbul’a yerleşen ve şirket yönetiminden uzaklaşan Uğurlu Tunalı ise 2019’da 95 yaşında yaşama veda eder.

Kavaklıdere Şarapları’nı yöneten ekibin içinde şimdi Murat Başman, Ali Başman ve iki kızı Cevza ve Aslı da yer alıyor. İkisi de işin içinde; tanıtımlara, sunumlara, bağ gezilerine katılıp şirketi anlatıyorlar.

Kavaklıdere Başman ailesi yönetiminde Ankara-Akyurt, Kapadokya-Gülşehir ve Ege-Kemaliye-Pendore Üretim Tesisleri ile yılda 19,5 milyon litre kaliteli şarap üreten piyasa lideri, üretimin de yüzde 20’sini ihraç eden başarılı bir şirket.

İşin ilginç tarafı; Kavaklıdere Pendore bağlarını gezerken fark ettim ki; şarapçılıkta “wine maker” olarak adlandırılan şarap üretim sürecinde karar verici uzmanlar da orada kadınlardan oluşuyordu.

Neredeyse 100 yıllık bir hikâye; Ankara’da Tunalı Hilmi Bey’in, henüz haklar verilmemişken Meclis’te kadın haklarını ağır hakaretler altında savunma çabaları, adının verildiği caddeye komşu bağlardan çıkan şarapçılık şirketine uzanıyor.

Üç kuşak sonra giderek yönetiminde kadınların belirlediği bir rotada Türkiye gibi zor ama mümbit bir coğrafyada kadınlar şarabın tadına yeniden yön veriyor.

Ankara, Tunalı Hilmi, Kuğulu Park, O parkta Sevda ve Cenap And evi, Sevda ve Cenap And Müzik Festivali, Kavaklıdere Şarapları, Ankara’nın bağları…

Bizim kentle ve kenti kent yapan insanlarla bağlarımız, bir film şeridi gibi değil mi?

Uğur Gürses

Teşekkür Notu:

Peşine düştüğüm bu hikâyenin olgu ve bağlantılarını, ayrıntıların, değerli belge ve notları paylaşan sevgili İnsan Tunalı‘ya çok teşekkür ederim.

Okuma notu:

  1. Türkiye’nin şarap üretim dosyası ise yazdığım şu yazıdan okunabilir: Türkiye’nin Şarap Dosyası
  2. Tunalı Hilmi Bey, Osmanlı’dan Cumhuriyete bir aydın, Sabri Ateş, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2009
  3. Mehmet Başman’la ilgili Faruk Şüyun’un Dünya Gazetesi yazısı: “Mehmet Başman için
  4. Uğurlu Tunalı ile ilgili yazı Mehmet Yalçın’ın T24 yazısı: “Şarabımızın Canlı Tarihiydi
  5. Kavaklıdere ile ilgili Hürriyet Kelebek’teki Şermin Terzi’nin haberi: Üç aileye yayışlan 75 yıllık serüven

Tarih notu:

  • 1924- Kız ve erkek çocuklarına eşit eğitim hakkı getiren Tevhid-i Tedrisat Kanunu
  • 1926- Kadınlara gerek aile içinde, gerekse birey olarak eşit haklar sağlayan Türk Medeni Kanunu
  • 1930- Yerel, 1934’te de genel seçimlerde kadınlara seçme ve seçilme hakkı

“Bir Ankara bağları hikayesi” için 47 yorum

  1. Ekonomiden uzak gibi görünsede, sanki içinde ekonomi var.
    Kavaklıdere konusunda bilgilendim.
    Ellerinize sağlık. Teşekkürler

    1. Kızımın gönderdiği değerli bilgiyi içim acıyarak okudum. Elli yoldur Ankara’da yaşayan birisi olarak günümüzde kadınlarımıza karşı işlenen cinayetleri utanmadan sıkılmadan dillendiriyorlar. Kavaklıdere Şarapları’na sınırsız yaşantılar, yaşatanlara mutluluklar, sağlıklı günler diliyorum. Varolsun Tunalı Hilmiler.

    2. Çok güzel ellerinize emeklerinize sağlık
      Çaba disiplin ve hedeflerle ulaşılan bir başarı öyküsü
      Kavaklıdere nin hikayesi 👍
      Teşekkür ediyorum

    1. Harika bir yaşam öyküsü. Çok etkileyici. 46 yıldır Ankara’da yaşayan bir Ankara’lı olarak bilgi dağarcığıma müthiş bir aktarım oldu. Teşekkürler

  2. Beğenerek içtiğim bu şarapları bir de sizin yazdıklarınızın yarattığı duygularla içeceğim. Kaleminize sağlık…

    1. İlginç, pek bilinmedik bir öykü..
      Şarap içmem ve sevmem; ancak ülkenin ekonomisi ve tanıtımında bir katkısı olduğu kesin.
      Ne yazık ki artık betonlaşan Ankara da ne kavak, ne de dere kaldı. Kısacası Kavaklıdere de şarap ve semt ismi dışında bir nostalji olarak gelecek kuşaklara aktarılacak…
      Öykü için teşekkürler…

  3. Yaşadığım kentin oluşmasında insan emeğini, tarihini okumak ilginç ve güzeldi teşekkürler

  4. Zevkle okudum.Ellerinize sağlık.Yıllarca Sheraton Otel’inde çalıştım.Otelin mimarı Marg,Von Gerkan ve ortaklari tarafindan projelendirilmis silindir şeklini Şarap şişesinden aldığı anlatılırdı.(yerinde daha önce şarap fabrikası olduğundan)

  5. Dünyada bu kadar toprağı şaraplık üzüm üretimine uygun olup ihracatta Malezya dan sonra 49. sırada olmak sadece devlet vizyosuzluğu ve bağnazlıktır.

  6. Daha önce okumuş olmama rağmen, nefes almadan tekrar okudum. Çok güzel bir yazı, yorumlarınız harika. Ankara’da yaşayan biri olarak, hep ilgimi çekmiştir. Akyurt’daki yerlerini de gördüm, çok emek verilmiş. Ellerinize sağlık, anılarımızı tazeledik. Güzel hemşehrim, sevgi ve selamlar gönderiyorum. 🙏😘🍀🧿

    1. Uğur Gürses, kutlarım, önemli tarihin anımsanmasını sağlamakla çok değerli bir hizmet yaptınız. Çelik Kurtoğlu

  7. Güzel Bilmemiz gereken bu
    Gelişmelerin Bir Ankara li olarak farketmemizi sagladigin için emeğine gönlüne sağlık Teşekkürler

  8. Karaburun coğrafyası örnekli, şarap üretim miktarı ile ilgili yazınızı hala insanlara öneriyorum, bu da onlardan biri oldu artık

  9. Doğup büyüdüğüm halada yaşadığım güzel Ankara. Çok güzel anlatmışsınız sanki yaşayarak okudum.Ellerinize sağlık. Sevgi ve selamlar.

  10. Doğma büyüme İzmir’liyim. Ankara ile olan tek bağım her iki kızımın da Bilkent’te okuması. Gelip gittikçe Kuğulu Park’taki o güzel evi hep merak ederdim. Meğer ne derin bir hikayesi varmış. Emeğinize sağlık, adeta roman tadında müthiş bir çalışma olmuş; biraz daha detaylandırıp gerçek bir romana dönüştürmeyi düşünmez misiniz?

  11. Çok guzel bir öykü, kadın hakları mücadelesi, şarapçılık, mücadele ve ortaya çıkan haklar ve sonrasında harika şaraplar. Bu öyküyü yaratanlara teşekkürler.

  12. Ankara Shreton otelin olduğu üzüm bağları bugün gibi gözümün önünde. Biz o Ankarayı çok sevmiştik. Uğur Gürsese ne kadar teşekkür etsek az. Yakın tarih unutulmamalı yeni kuşaklara aktarılması.

  13. Güzel bir pazar olmasıydı Ankara’yıda bu arada çok özlediğimi anladım konu çok güzel mücadele ve yakın tarih var. Sağol Tunalı Hilmi

  14. Bir Ankaralı olarak size ve İnsan Tunalı ‘ ya çok teşekkürler . Yazı içinde kadın haklarından , demokrasiye , emek ve üretime , şaraptan korkmak yerine kadını değersizleştiren bağnazlardan korkmak gerektiğine kadar neler neler içeriyor aslında .. Üniversite yıllarımızın geçtiği bölgenin gerçek tarihi hikayesini öğrenmiş oldum . Elinize sağlık .

    1. Sevgili Ayşe
      Yorumunu okudum .Çok haklısın. Senin ismini de görünce bir kaç satır karalayım istedim .Tunalı lar aile dostumuz .Uğurlu bey Bodrum da yazlık komşumuzdu. Allah rahmet eylesin. Kızı Berna da benim kolejden taa ilkokuldan sınıf arkadaşımdı. Bir kaç sene önce de kanserden vefat etti .Mekânı cennet olsun. Biz 1964 senesinden beri Arjantin caddesindeyiz .O bağlarda çok oynadık. Çok şarap kokladık .Yakın tarihe ve sevgili Ankara mıza ışık tutan bu yazı da bizi geçmişe götürdü.
      Sevgiler
      Dr.A.Sevki KARAKAYALI

      1. Şevki bey merhabalar. Yenikent’teki bir konu ile ilgili Size ulaşmam gerek. mail adresime dönüş yaparsanız sevinirim. İyi günler dilerim.
        Mail: kocakyak@gmail.com

  15. Bir Ankara sevdalısı olarak yıllarca önünden geçtiğim bu evin Metin And’a ait olduğunu, Kavaklıdere şaraplarının ilk Kavaklıdere’de üretildiğini, sonra bağların otel, alışveriş merkezi yapımı için satılıp bağların taşındığını bilir ancak daha fazla ayrıntı bilmezdim. Bu ilginç bilgiler için teşekkür ederim.

  16. Daha önce bu hikayeyi, bu kadar ayrıntılı okumamıştım. Bir Ankara’lı olarak kentinin tarihini öğrenmekten mutlu oldum. Bu çalışmalar için teşekkürler….

  17. 1966 dan beri Ankarada yaşıyorum. Kavaklıdere bağlarının eski yerini biliyorum. Kavaklıdere Şarapları Ankaranın kimliğine dahil olmuş bir kurumdur . Akyurttaki yeni yerindeki üretim tesislerini gezip gördüm ve hayran oldum. Şarap içmek istediğim zaman Hep Kavaklıdere aradım. Yakut favorimdir. Bu Kurumun doğmasına ve yaşamasına emek veren herkese teşekkürler.

  18. Ankara’da yaşayan bir kişi olarak böylesi bir bilgiye ulaşmak çok güzel.Kaleminize emeğinize sağlık.

  19. Ankara ın gelişme tarihi sanki Kavaklıdere şarap tarihi içine örülmüş gibi.. Ankara lı olarak çoğu bilgiden mahrum olduğumu anladım.. Bilgiler için çok sağolun.. Bu tür km. taşlarını döşeyenlerle ilgili bilgiler gün ışığına çıksa ne güzel olur.
    Kenan Sara

  20. Çocukluk ve gençlik yıllarımda o Kavaklıdere şarap fabrikasının komşusuydum. Hasat öncesi çocuk aklı bağdan üzüm çalmak, bekçisi ile kovalamaca, üzüm yığınlarından gelen şarabı andıran o aromatik soluk…. Of of of, 1966 / 1982 yıllarım zihnim ve gözümün önünden akıp gitti.
    Teşekkür ederim.

  21. Ne etkileyici bir hikaye.. Asırlık tarih.. Okuduğum şehrin sevdiğim ve halen içtiğim şaraplarının ve o zamanki evimin önündeki caddenin öyküsünü soluksuz okudum..teşekkürler🙏😍

  22. Ankara’nın yerlisi Kadıoğullarından Mali Müşavir Sayın Kemal Güler’in anlattıklarıyla Sayın Uğur Gürses’ın yazdıkları aynen aynı. Çok mutlu oldum.

  23. Fransa’dan döndüğümde bir dönem rehberlik yaptım.. Malum Fransızca rehber olunca Fransızlara yerli şarap beğendirmeniz gerek.. Çok da pahalı olmayacak bir de.. O dönemde bilinen yerli şarapların asiditesini yüksek buluyordum.. İçeceğimiz kadar şarabı sıklıkla Fransa’dan getiriyordum.. Bir gün Osmanbey Borsa restoranda gruba Yakut aldım. Grup da ben de sevmiştik.. Ondan sonra sofra şarabımız Yakut oldu.. Fakat son yıllar da onu da asiditesi yüksek buluyorum.. Belki ben yaşlandım ondandır.. Mülkiye’de okurken Kavaklıdere Ayrancı da otururdum.. Hep etrafında dolaştığımız o evin hikayesini sayenizde öğrendim.. Tunalı Hilmi Bey hep hayranlık duyduğum ve zorba siyasilerin harcadığı bir aydın idi.. Hiç olmaz ise şarabı kalmış yadigar.. Teşekkürler..

  24. bu hikayeyi nefesimi tutarak,yaşayarak okudum…çokkk teşekkürler…

  25. Tesekkurler, cok ilginc oldugu kadar huzunle okudum.. ve malesef bizim balgat/ovecler deki bagimiz geldi aklima. Dikmen, ovecler civari uzum baglari ile doluydu. Bizim bag (aldigimizda bag idi) pek bakimli degildi ama emek verip budama, belleme , kukurtleme falan yapardik; urunu de sadece yemeklik, pekmez yapar, es e dosta dagitirdik. Bir hafta sonu geldigimizde (1970 li yillar) karsimizdaki bag in yok oldugunu gormus cok uzulmustum. Sahibi Ali amca artik bakamiyorum deyip satmis ve butun agaclari kestirmis ?? Malesef 5-10 sene sonra bizim bag da ayni akibete ugradi… simdi her yer beton…binalar cogaldikca yesillikler gitti. Diyecegim: cankaya, dikmen bolgesi uzum baglari icin elverisli yerler , buralari koruyup yapilasmayi baska bolgelere kaydirmak gerekirdi… Tekrar tesekkurler, saygilar.

  26. Çok güzel ve gerçek bir hikaye, o evi hep merak ederdim, bilgilerim bütünleşti, inşallah o evi de yıkıp yerine rezidans dikmeyiz.Bir Ankaralı olarak Ulustaki tarihi Roma hamamlarının tuğlalarının kömür sobalarının içinde kullanıldığını, 60 li yıllar, hep hatırlarım .
    Teşekkürler,
    Ercan İz.

  27. Şarap kokan duvarlarına bakan sokağın kaldırımdan her geçişimde değişik duygular yaşadığım ve orada inşaat başladığında hüzünlendiğim Kavaklıdere Şarap Fabrikası ve benim Ankara’m…
    Gıda Mühendisi olma isteğime neden olan şarabın inceliklerini doğduğum şehirde öğrenmenin sevinci ve mutluluğu…

    Hacettepe Üniversitesinde okurken çok soğuk ve karlı bir Ocak ayında staja başlayıp, çok yakın bir arkadaşımın da staja başlamasıyla 2.5 ay kadar kaldığım çok özel bir yer… Hep sevgi ve saygıyla andığım Uğurlu bey, Lütfü Bey ve paha biçilemez bir eğitim ve çok güzel anılar…
    Teşekkürler Uğur Gürses, tekrar anımsattığınız ve paylaştığınız için…

  28. Babam Türkiyenin ilk Ziraat Mühendislerinden Yılmaz Gürsel yetiştirdiği şaraplık üzümleri Kavaklıdereye satma vesilesi ile Cenap beyle ahbap olmuştu, çocukluğumda Ankara’daki evlerine ziyarete gitmiştik ama ailenin detaylı hikayesini bilmiyordum, sayenizde öğrendim. Bilgilendirici yazınız için çok teşekkür ederim.

  29. Çok teşekkürler. Bölük pörçük bildiğim konuları bir bütüne dönüştürmüşsünüz. Babamın işi için taşındığımız Ankarada 28 yıl yaşadım. Cadde, ev, bağlar, aile… hepsi anılarla dolu. Elinize sağlık.

  30. Levent Kudret Yalçın Adres : GMK 114/13 Maltepe/Ankara dedi ki:

    Ankara’nın geçmişteki bir dönemine , perde arkasında kalan ilginç önemli yaşanmışlıkları açığa çıkartmışsınız.Aslını merak ettiğim birçok konuda bilgi sahibi oldum ,teşekkürler.

  31. Tunalı Hilmi Bey in İsviçreli hanımı iyileşemiyecek bir hastalığa yakalanmıştır.Kızı Sevda hanım ve oğlu İnsan bey bekardır.Tunalı Hilmi bey Ruscuk göçmeni olan dostu Kemal Ziya beye eşi vefat etmeden hiç değilse kızı Sevda nın evlendiğini görse idi der. Bunun üzerine Kemal Ziya bey İş bankasında yanında çalışan kendileri gibi Bulgaristan göçmeni olan Cenap Beyi önerir.Böylece Tunalı Hilmi Bey in eşi de vefat etmeden kızının nişanlandığını görür.Sonra oğlu İnsan Tunalıda Doktor İbrahim Hakkı Paşanın kız Nerime hanımla evlenmiştir.Her iki kardeşin de çoçukları olmamıştir.İnsan Tunalı da akrabası Uğurlu Tunalı yı evlat edinmiştir.Tarihten bir yaprak……

SİBEL ATAK için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.